Çocuk Gelişimini Etkileyen Faktörler
Gelişim kalıtım ve çevre etkileşiminin ürünüdür. Bu güne kadar gelişim konusu üzerinde çalışan bilim adamlarının bazıları, gelişimde daha çok kalıtım, diğer bir grup ise çevrenin etkili olduğunu savunmuşlardır. Genel olarak kalıtımın veya çevrenin etkili olduğunu söylemek yerine, bazı özellikler için çevrenin, bazı özellikler için kalıtımın daha etkili olduğunu söylemek daha doğrudur.
Bu konuda en son görüş, gelişmede yalnız çevre ve yalnız kalıtımın değil her ikisinin de birlikte ve bunların yanı sıra zamanında önemli bir etken olduğudur ( Gardner-1978 ). Bu durumu kısaca insanın gelişimi kalıtım ve çevre etmenlerinin, zaman içinde etkileşiminin bir ürünüdür, diye tanımlayabiliriz. Dolayısıyla belli bir özellik için çevrenin mi, kalıtımın mı daha etkili olduğunun sorulması daha mantıklıdır.
Biyolojik faktörler
Davranışların temelinde belirli biyolojik aşamalar yer alır. Çocukların belirli aylarda
yürümeye başladığı ya da belirli bir dönemde diş çıkardıkları görülür. Dilin gelişimi de kendisini belirli aşamalarda gösterir. Tek bir hücreyle yaşama başlayan insan yavrusu, bu hücrenin içindeki genlerde kodlanmış bilgilerin yönergesine uyar. Belirli aşamalarda değişik gelişim basamaklarına ulaşır.
Doğumdan sonar da büyüme, gelişme devam eder. Değişik aşamalarda beden farklı iç salgılar üreterek boyun uzunluğunu, sesin tonunu ve cildin görünüşünü belirler. Kızlarda östrojen, erkeklerde testosteron salgıları, ergenliğin ilk aşamalarında bol miktarda üretildiği halde, daha sonraları azalır.
Kalıtım
Kalıtım kişinin anne ve babadan genler yoluyla aldığı özellikleridir. İnsanın kalıtsal yapısını ve gücünü, anne ve babadan 23’er tane olarak gelen 46 kromozom ve bu kromozomları oluşturan genler belirler. Çocuk, anneden gelen yumurta ve babadan gelen sperm adı verilen hücrelerin birleşmesinden meydana gelir. Kalıtımın kişiye aktarılması, annenin yumurtasıyla babanın sperminin birleşerek zigot ( dölüt ) oluşturmasıyla başlar. Anne ve babadan gelen bu hücreler aynı zamanda anne ve babanın genetik mirasını da taşır. Bölünen her hücre de onu oluşturan hücrenin genetik mirasını taşır.
Her canlı türe özgü kalıtımın yanı sıra, bireysel kalıtımı da taşır
Bölünme sırasında hücrenin kromozomları uzunlamasına ikiye bölünür. Böylece hücredeki kromozom sayısı hep aynı kalır. Bu dönemde hücreler hem çoğalır, hem de farklılaşır. Farklılaşma sonucunda sinir, kas, iç organlar ile kemikler ortaya çıkar. Kromozomlar üzerinde binlerce gen bulunur. Göz rengi, renk körlüğü, saç dökülmesi gibi özellikler çocuğa genler ile aktarılır.Genler anne ve babadan gelecek kalıtsal özellikleri taşıyan birimlerdir. Genlerin bazıları baskın ( dominant ) bazıları çekiniktir (recessive ).
Baskın gen çocuğa anneden geliyor ise annenin, babadan geliyor ise babanın özelliğini taşır. Yapılan araştırmalarda kısa boyun uzun boya, kahverengi gözün mavi veya gri göze, esmer tenin beyaz tene baskın olduğunu ileri sürmektedir. Çekinik özellikler ise gizili kalıp daha sonraki kuşaklarda ortaya çıkabilir. Anne ve babadan gelen kromozomların 22 çifti birbirine benzer. Fakat 1 çift kromozom her zaman birbirine benzemeyebilir. Bu birbirine benzemeyen çift cinsiyet kromozomudur. Her kromozomda 20.000 civarında gen vardır. Bunlar anne ve babanın özelliklerini taşır, kuşaktan kuşağa geçer. Anneden gelen kromozomlarda her zaman X kromozomu bulunur. Babadan gelen kromozomlarda bazen X, bazen de Y kromozomu bulunabilir. Eğer babadan gelen kromozomlarda X kromozomu var ise, çocuk kız; ( XX ), Y kromozomu var ise çocuk erkek ( XY ) olur.
Kromozomlardaki çeşitli bozukluklar ve düzensizlikler anormal durumların doğmasına neden olabilir. Annenin X kromozomunda bulunan genler, Y kromozomu ile birleşirken bazı bozukluklar anneden oğula geçebilir.Renk körlüğü, gece körlüğü, kanın pıhtılaşmaması gibi durumlar buna örnek gösterilebilir. Bu tür düzensizlikler diğer kromozomlarda da görülebilir. Mongolizm 21 nu’lu kromozomdaki fazlalıktan oluşur.
Kalıtımın insan gelişimi üzerindeki etkisini göstermek amacıyla, özdeş ikizler ve kardeşler arasında araştırmalar yapılmıştır. Değişik aileler yanında, farklı çevrelerde yetiştirilen özdeş ikizlerin fiziksel yönden birbirlerine çok benzediklerini, genel yetenek yönünden de aralarında önemli farklar olmadığını ortaya koymuşlardır. Ayrı çevrelerde (eğitim yönünden üstün çevre ile, elverişsiz koşullarda ) yetişen özdeş ikizlerin zekaları arasında ise bu fark 10 puan kadar olmuştur. Bu incelemeler, özdeş ikizler arasında çevre farklılıklarına rağmen; zeka yönünden önemli ayrılıklar bulunmadığını ve kalıtımın etkisini göstermektedir.
İç Salgı Bezleri
Vücudumuzda kanallı ve kanalsız olmak üzere iki tür salgı bezi vardır.Kanallı bezler, ağızda salya oluşması, gözden yaş akması ve terleme durumlarında belirli bir kanaldan salgılarını akıtan bezlerdir. İnsan davranışını önemli ölçüde etkilemezler. Kanalsız bezler ise iç salgı bezleridir. İç salgı bezleri kanal aracılığı olmadan salgılarını doğrudan kana boşaltır. Bu bezlerin salgılarına hormon adı verilir. Hormonlar insan davranışını önemli ölçüde etkiler. Hormonlar kan yoluyla iç organlara, diğer salgı bezlerine ve merkezi sinir sisteminin belirli bölgelerine gider. İnsan vücudunda, hipofiz, tiroid ve böbrek üstü bezleri hormon üretir.
Hipofiz Bezi
Burun kanallarının arkasında, beynin tam altındadır. bezelye büyüklüğündedir. Ön ve arka olmak üzere iki loba ayrılır. Fazla ya da az çalışması ciddi sorunlara neden olur. Hipofiz
bezi çok sayıda hormon üretir. Bu hormonların bir kısmı iç salgı bezleriyle ilgili olmayan dokuları, bir kısmı ise diğer iç salgı bezlerini etkiler. Hipofiz bezine iç salgı bezlerinin orkestra şefi de denir. Başın arkasında ve beynin altında yer alır. Uzun kemiklerin gelişmesini sağlar. öteki iç salgı bezlerini etkileyen bazı hormonları da salgılar ayrıca kadında yumurtlamayı ve ostrojen hormonu salgılanmasını, erkekte sperm üretimini uyarır.
Hipofiz bezinin sekiz civarında hormon ürettiği saptanmıştır. Bu hormonların en önemlilerinden biri ADH ( Anti Diüretik Hormon )dir. Bu hormon böbrekleri etkiler, bedendeki su miktarını dengeleyerek, iç organların ve kanın fonksiyonlarını tam anlamıyla yapabilmesini sağlar. Hipofiz hormonlarından biri de Oksitosin hormonudur. Doğum esnasında rahim kaslarının kasılmasını sağlayarak, bebeğin dışarı itilmesinde yardımcı olur.Doğum sonrasında da memenin süt bezlerinden süt akmasında yardımcı rol oynar.
Tiroid Bezi
Tiroid bezi boyunda hemen gırtlağın altında yerleşmiş ve elle hissedilebilen, iki ayrı lobdan (lob, bölüm anlamındadır) oluşmuş kalkana benzeyen (tiroid Latince kalkan anlamına gelir) bir salgı bezidir.Tiroid bezi besinlerle aldığımız iyodu kandan çekerek içinde depolar. Boğazda nefes borusunun ön kısmında bulunan tiroid bezi tiroksin adı verilen hormon üretir. Tiroksin vücut metabolizmasını etkiler. Oksijen kullanımını ve vücut ısısını artırır.Tiroksin üretiminin azlığı hipotiroidzme, fazlalığı ise hipertiroidizme neden olur. Hipotiroidzm, bedensel ve zihinsel büyümeyi etkiler, ağırlık artışına neden olur; ancak hasta kendisini halsiz hisseder. Hipertiroidizm gösteren kimse ise hemen heyecanlanır, sürekli gergindir ve uyumakta güçlük çeker. Zayıflama başlar, sürekli terler ve susuzluk çeker. Kalp atışında artma vardır
Böbrek Üstü Bezi ( Adrenal)
Böbreklerin üst kısmında bulunur. Adrenal bezleri birden fazla hormon üretir. Her biri böbreğin üst kısmında yerleşmiş bulunan ve yine her biri baş parmağınızın uç kısmı büyüklüğünde olan iki adrenal bez vardır. Böbreklerin hemen üzerinde bulunan böbrek üstü bezleri yaşamınızı devam ettirmeniz için gereken çok önemli fonksiyonları yerine getirir.
Her bir böbrek üstü bezini incelediğimiz zaman karşımıza birbiri üzerine inşa edilmiş iki ayrı laboratuvar çıkar. Bunlardan birincisi 3 ayrı çeşit hormonun üretildiği böbrek üstü bezinin dış bölgesi (adrenal korteks), ikincisi 2 farklı hormonun üretildiği iç bölgesidir (adrenal medula). Bu bezler o kadar önemli hormonlar üretirler ki bu hormonların eksikliği ya da hatalı miktarda salgılanmasının sonucu çok ciddi sonuçlara neden olur.
Kortizol; kan şekerini arttırır, karbonhidrat, protein ve yağı düzenler. Böylece vücut gerekli enerji kaynağına sahip olur. Adrenalin ve Nöradranalin; heyecan, korku, sinirlenme, üzüntü vs. gibi olaylarda salgı artar. Kandaki seviye artar, kalbin atışı hızlanır, kan basıncı yükselir. Nöradranalin ise etkilerin etkisini azaltır ve fazla yorulmamayı sağlar.
Androjen ve Östrojen adı verilen cinsiyet hormonları da adrenal bezleri tarafından üretilir. Kadınlarda ve erkeklerde her iki hormon da üretilir ancak erkeklerde androjen, kadınlarda östrojen daha baskındır. Kadınlarda fazla salgılanan androjen hormonu memelerde küçülme, seste kalınlaşma ve tüylerde artışa neden olur. Östrojen hormonunun fazlalığı ise, seste incelme, tüylerde azalma ve memelerde gelişmeye neden olur.
Çevre
Çevre, doğumdan başlayarak bireye etki eden tüm dış uyarıcılardır. Normal olan her birey, gelişime açık bir kapasite ile dünyaya gelir. Bu kapasite, içinde bulunulan çevre etkilerinin niteliğine göre biçimlenir. Çevre deyince akla ilk gelen aile ortamı olmaktadır. Anne-babanın çocuğa yaklaşım biçimi, uyguladığı disiplin tarzı, çocuğun kişiliğini ve diğer bireysel özelliklerini biçimlendirmektedir.
Bir tohumun yeşermesi ve büyümesi düşünülürse, tarlanın besin bakımından zenginliği, hava şartlarının uygunluğu, toprağın sürülmesi, havalandırılması ve sulanması birer çevre etkisidir. Çok iyi ve bakımlı bir ortamda iyi mahsul alma imkanı fazladır. Ancak iyi çevre şartlarına sahip olmak yeterli olmayabilir, tohumun da kaliteli olması gerekir.
Doğumdan sonra bireyin dış çevresi, içinde yaşadığı toplumda bulunulan ve bireyi etkileyen tüm canlı ve cansız varlıklardır. Bireyin yaşadığı yer, ilişkide bulunduğu her varlık, okuduğu kitap, izlediği film, beslenme şekli, ısı, ışık gibi ihtiyaçları onun fiziksel ve sosyal çevresini oluşturur. Aynı evde yaşayan bireyler için bile çevresel farklılık söz konusu olabilir
Çevreci görüşe göre, bireyin gelişiminde içinde yaşadığı ortamın niteliği çok önemli rol oynamaktadır. John Locke bebeklerin zihinlerini boş bir levhaya benzetmiş ve geçirilen yaşantıların bu levha üzerinde izler bıraktığını vurgulamıştır. Çevre, bireyin toplumsal gelişimi; yani başkalarıyla olan ilişkileri, tutum ve davranışları üzerinde de oldukça etkilidir.
Bu açıdan çocuğa uygun bir eğitim ortamı sağlamak, çocuğun gelişimini olumlu yönde etkiler.
Çocuğun gelişiminin çok hızlı olduğu okul öncesi dönemde; aile yapısı, sosyoekonomik düzeyi, ailedeki çocuk sayısı, ebeveynlerin çocuklarına karşı olan tutumları, eşler arasındaki ilişkinin niteliği, çocuğun aile içindeki konumu ( tek oluşu ya da doğuş sırası ) çocuğun gelişimini etkileyen etmenlerdendir. Çevrenin gelişime etkileri genel olarak üç devrede incelenebilir:
Doğum öncesi etmenler
Doğum sırası etmenler
Doğum sonrası etmenler
Doğum Öncesi Etmenler
Anne karnında çocuğun gelişimi, annenin beslenmesi, çocuğun yeterli oksijen alıp almaması, kan uyuşmazlığı, annenin hamileyken aldığı ilaçlar, kazalar, düşmeler, annenin psikolojik gerginliği gibi etmenlerdir.
Doğum Sırası Etmenler
Doğum esnasında bebeğin travmaya uğraması, doğumda dikkatsizce kullanılan araç ve gereçler ( forseps, vakum gibi ) bazı organların zedelenmesine ve gelişim bozukluklarına neden olmaktadır.
Doğum Sonrası Etmenler
Çocuğun ilk yıllarda geçirdiği yaşantılar, çevre uyarıcıları, beslenme, hastalık ve kazalar, aile ortamı, anne çocuk ilişkisi, anne-babanın çocuğa karşı davranış ve tutumları, çocuğun doğuş sırası, akran grupları, iklimler ve mevsimler, kitle iletişim araçlarını etkileri, sosyo -ekonomik düzey gibi etmenlerdir.
Uzman Pedagog/ Psikoterapist Didem Küt
Üniversitede Çocuk Gelişimi ve Psikolojisi derslerini okutan Didem Küt, aynı zamanda danışanlarını görmeye devam etmektedir. Detaylı Bilgi…
Son Yazılar
Ergenlerde Depresyon
Depresyon sadece yetişkinlerde görülmez. Çocuklar ve ergenler girebilir.Ç..
Boşanmanın Çocuk Üzerine Etkileri
Boşanma hiç kuşkusuz, çocukların başına gelebilecek en sarsıcı olaylardan birisi ve..
Yeme Bozuklukları
Amaç: İştahsızlık ve ağırlık kaybı gibi genel tıpta çok sık görülen şikay..