DR.DİDEM KÜT
Dr.Öğretim Üyesi
DR.DİDEM KÜT
Dr.Öğretim Üyesi

Blog Post

Ailenin Engelli Çocuğa Davranışı

Haziran 28, 2021 Makaleler
Ailenin Engelli Çocuğa Davranışı

Pek çok ana-baba için bir çocuğun doğumu yaşamlarında yeni bir süreçtir. Ana-Baba adayları çocuklarının kime benzeyeceği konusunda hayaller kurarlar. Çocuklarının sağlıklı, yetenekli ve başarılı olacaklarını düşünürler. Onunla birlikte umutlarının, ideallerinin ve beklentilerinin gerçekleşeceğine inanırlar. Hiçbir ana-baba özürlü bir çocuklarının olacağını düşünmez.
Oysa çeşitli nedenlerden dolayı her gün özürlü çocuklar doğmakta ya da sonradan özürlü olmaktadırlar. Özürlü bir çocuğa sahip olmak ana-baba için bir yıkım olmakta ve ana-baba kriz geçirmektedirler.
Literatür çalışmalarına göre ana-babaların özürlü çocuklarına uyumu konusunda üzerinde durulduğu görünmekte olan “Aşama Yaklaşımı” şu şekilde açıklanabilir.
AŞAMA YAKLAŞIMI
Bu yaklaşıma göre ana-babanın özürlü çocuğa uyumu bir dizi aşamalar biçiminde görülmektedir.
Birincil Tepkiler
Şok: Birincil tepkilerden biri şok olup, bu şokla birlikte ana-babanın çaresiz kaldığı, ümitsizliğe kapıldığı, hayal kırıklığına uğradığı ve ağladığı görülür.
Reddetme: Şoktan çıkan ana-baba, bu defa çocuğun özürlü olduğunu reddetmektedir. Her gün gözleri önünde duran çocuklarının özrünü kabullenmeleri güç olur.
Bu reddetme davranışı, bilinmeyene karşı bir tepkidir. Çocuklarının geleceğine yönelik, endişeler, tedirginlikler ve üstlenmeleri gereken sorumluluklara yeterli bir yanıt bulamayışları reddetme davranışına neden olmaktadır. Ana-baba bu aşamada doktordan doktora dolaşarak çocuklarının özrüne çare ararlar. Kimi zamanda doktorların koyduğu teşhisi reddederler; yanlış teşhis koyulduğunu iddia ederler. Bu aşama genelde oldukça zaman almaktadır.
Depresyon: Depresyon aşamasında ana-baba aşırı üzüntü, sıkıntı ve çökkünlük içindedir. Onların gözünde özür, hayallerinde yarattıkları ideal çocuğun simgesel ölümünü yansıttığı için yas tutmaya başlarlar. Böyle bir durumda çektikleri acı, çok sevilen birinin ölümüm karşısında duyulan acı kadar büyüktür. Ancak bu acı, ana-babanın gerçeği kabul etmesini kolaylaştıran bir duygu olarak görülmektedir.
İkincil Tepkiler
Kızgınlık: Depresyonu atlatan ana-baba, kızgınlık duygusunu yaşamaya başlar.”Neden biz?”,”Bu niçin başımıza geldi?” ya da “Bu niye bize oldu?” gibi soruları sık sık sorarlar. Kızgınlıklarını doktorlara, uzman kişilere ve özürlü olmayan çocuklarına yansıtırlar. Kızgınlıklarını özürlü çocuğa yansıtan, onun ölmesini isteyen ana-babalarda vardır. Çünkü bu çocuklar yaşamlarında çok önemli değişikliklere ve kayıplara yol açmıştır. Kızgınlık kimi zaman öfkeye de dönüşmektedir.
Suçluluk Duyma: Suçluluk duygusunu yaşayan ana-baba çocuğun özrüne kendilerinin neden olduğunu düşünür ve hatta birbirlerini suçlarlar. Geçmişlerindeki yanlış davranışları ya da günahları yüzünden Tanrı tarafından cezalandırıldıklarını sanırlar. “Tanrı bizi cezalandırdı” derler. Kızgınlık ve suçluluk duygusu genellikle bir arada yaşanır.
Utanma: Her ana-baba çocuğunun başarılı, sağlıklı olmasını, çevre tarafından beğenilmesini ister ve bundan da gurur duyar. Oysa özürlü bir çocuk çevredeki insanlar tarafından küçümsenebilir, alay konusu olabilir. Bu yüzden çocuklarını toplum içine çok az çıkaran ya da hiç çıkarmayan ana-babalar vardır. Ana-babaların bu davranışlarının altında yatan belli başlı neden, çocuklarını kendilerinin bir parçası olarak görmeleri, özrünü kendilerinin bir kusuru, hataları olarak algılamalarıdır. Dolayısıyla onunla birlikte olmaktan çekinirler.
Üçüncül Tepkiler
Uzlaşma: Bu aşamada ana-baba çocukları ile yakından ilgilenirlerse, onu en iyi hastanede tedavi ettirirlerse ya da en değerli bakım ve özel eğitim kurumlarına gönderirlerse özrün düzeleceği ümidi içindedirler. Çocuğun özrüne çare bulunması çabaları, ailelerde son girişim olarak kabul edilmektedir.
Uyum ya da Kabul Etme: Bu son aşamada çocuklarının özrü ana-baba için artık bir gerçektir. Her şeye yeniden başlayarak, ciddi bir biçimde özürlü çocuklar için neler yapılıp yapılamayacağını düşünürler ve çoğunlukları ile sağlıklı bir ilişki kurmaya başlarlar. Çocuğu ailenin bir bireyi olarak görüp gerekli ilgiyi gösterirler. Daha önce özür önemliyken bu aşamada çocuk önemlidir.
Ana-babanın çocuğu kabullenmesi, çocuğun kendini kabullenmesinde önemli rol oynar.
Ana-babası tarafından kabul gören, sevilen ve ilgilenilen çocukların kendilerini kabullenmelerini kolaylaştırmaktadır. Çocuğun özrüne karşı tutumu geniş ölçüde çevrenin ve özellikle ana-babanın kendisi hakkında ne düşündüğüne ve ne hissettiğine bağlı olarak gelişir. Ancak kimi ana-babalar karşılaştıkları sorunlar karşısında ilk aşamalara dönebilmektedir. Reddetme aşamasında kalıp, çocuklarının özürlerini inkar eden ana-babalarda bulunmaktadır. Bu aşamada kalan ana-babaların çocuklarının kendini kabul düzeyi ise düşüktür.
Ana-babanın çocuğunun özrünü kabullenmesinde çocuğun özrünün türü ve derecesi önemlidir. Örneğin hafifi ortopedik özürlü bir çocuğu kabul etmek d aha kolay iken, ağır zihinsel özürlü bir çocuğu kabul etmek daha güçtür. Ana-babaya yakın çevrenin psiko-sosyal desteği de özürlü çocuğu kabullenmede yardımcı faktördür. Uzman kişilerin aileye gerekli yönlendirmelerde bulunması, kabullenmeyi kolaylaştıran bir diğer faktördür.

Write a comment